EN

Elon Musk’tan Alınmaması Gereken Dersler

Elon Musk, son dönemin tartışmasız olarak en popüler ‘iş’ figürü. Özellikle Steve Jobs’un ölümünden sonra iş ve girişim dünyasında ondan daha çok bilinip konuşulan başka bir isim yok muhtemelen. Halihazırda dünyanın en büyük kişisel servetine sahip olduğu gi̇bi̇, şöhreti iş dünyasının çok ötesine taşmış durumda. Sokaktaki en sıradan insanın bile bilip tanıdığı bir isim. Ne dediği ve ne yaptığı büyük bir merak ve ilgiyle takip ediliyor.

Bütün bu gerçekler, karşımızda büyük bir başarı hikayesi olduğunu gösteriyor belki ama yakın zamanda olup bitenler pek çok insanı bu konuda biraz tereddüte düşürmüş olabilir. Daha net ifade etmek gerekirse, Musk keskin girişimci zekası, vizyonerliği, cesareti ve biraz da aurasıyla (hadi şeytan tüyü diyelim) zirveye tırmandıktan sonra, kişisel algı ve itibarını epey aşındıran hiç olmayacak işlere kalkıştı ve şimdilerde merak kadar şüphe ve şaşkınlıkla takip ediliyor.

Bu arada, Elon Musk hikayesinin şimdiye kadar şahit olduğumuz kısmı, 1905-1976 yılları arasında yaşamış ünlü Amerikalı milyarder Howard Hughes’ü de akla getiriyor. Aralarında o kadar çok benzerlik var ki, biri çıkıp Musk’ın Hughes’ün reenkarnasyonu olduğunu iddia etse, epey taraftar toplayabilir. Nitekim Forbes dergisi de, 2019 yılının Nisan ayında bu iki ‘çılgın’ milyarder arasındaki ‘ürkütücü’ benzerliklere dikkat çeken bir makale yayımladı.

Makalede de aktarıldığı gibi, Hughes, tıpkı Musk gi̇bi̇, farklı iş kollarına merak sarmış ve girdiği her alanda endüstri sınırlarını sonuna kadar zorlamış bir isim. Özellikle havacılık ve sinema alanındaki spektaküler girişimleriyle çok konuşulan ve zamanının en zengin isimlerinden biri olan Hughes, şaşırtıcı ve yüksek maliyetli iş kararları vermekten yönetici kesip biçmeye, politikaya burnunu sokmaktan aralarında Ava Gardner ve Katharine Hepburn'ün de olduğu dönemin şöhretleriyle yaşadığı sansasyonel ilişkilere kadar pek çok yönüyle Elon Musk’ın atası veya belki de rol modeli olduğunu açıkça ortaya koyuyor.

Hayatı boyunca eksantrik ve takıntılı biri olarak tanınan, daha net bir ifadeyle obsesif-kompulsif bir karaktere sahip olan, her akşam yemeğinde aynı şeyi yiyen (orta pişmiş New York usulü şerit biftek, yanında salata ve fasulye -tabii küçük olanlarından), sabah yumurtasının küçükken aile evinde pişirildiği gibi pişirilmesi için özel bir hizmetçi tutan, mikrop kapmaktan ödü kopan ve gizlilik konusunda hastalık derecesinde hassasiyet gösteren Hughes, hayatının son dönemlerinde akıl sağlığını yavaş yavaş yitirmeye başladı.

1966 yılında yerleştiği Las Vegas’taki bir otelden ayrılmak istemediği için oteli satın alarak bir katını iş karargahına, çatı katını ise kişisel ikametgahına çeviren Hughes, bundan sonraki tüm hayatını, çoğunu satın aldığı çeşitli otellerde geçirdi. Bu arada birkaç kişi hariç kimseyle görüşmemeye ve hatta otel odasından çıkmadığı gi̇bi̇ perdeleri bile açmamaya başladı. Bu esnada (canı çok yandığı için) saçlarını ve tırnaklarını yılda yalnızca bir kez kestiriyor, idrarını da şişelere doldurup odasında saklıyordu.

Howard Hughes’ün göklerin hakimiyetinden akli çöküşe kadar uzanan ‘inanılmaz’ hikayesini daha fazla merak edenlere, Martin Scorsese’nin yönettiği ve başrolünde Leonardo DiCaprio’nun oynadığı Aviator filmini hararetle tavsiye ediyoruz. Biz şimdilik, bugüne kadar yapıp ettikleriyle Howard Hughes’ün izinden gittiğini açıkça ortaya koyan Elon Musk’ın en azından akıbetinin aynı olmamasını temenni edelim. Dünyalılar olarak Mars’a gitme, boruyoluyla (hyperloop) süpersonik süratte seyahat etme, yerkürenin her noktasında uzaydan internete bağlanma, beynimizle bilgisayarlar arasında doğrudan bağlantı kurma gi̇bi̇ hedef ve hayallerden kopmak istemeyiz ne de olsa…

Diğer yandan hem Howard Hughes’ün ibret dolu hikayesinden hem de Elon Musk’ın son dönemde girdiği ‘saçmalama türbülansından’ akledenler için çıkarılabilecek pek çok ders olduğu da aşikar. Biz burada özellikle Elon Musk vakasından alınması, daha doğrusu alınmaması gereken iş ve iletişim derslerine odaklanalım…

1) Sürpriz yapmak iyidir ama…

Elon Musk’ın iş ve iletişim tarzının en belirgin yönlerinden biri, insanları şaşırtmaya çalışmak. Kimsenin beklemediği zamanlarda, kimsenin ihtimal vermediği kararlar verip hızla harekete geçebiliyor. Bunu özellikle yakın dönemdeki kripto para aksiyonlarında veya en son Twitter satın alımında net bir şekilde gözlemledik.
İş hayatında rakipleri şaşırtacak hamleler yapmak büyük liderlerin şanındandır ancak sürpriz dediğimiz şey de esasen istisnai bir şey olmak durumundadır. Hiç yeri ve gereği yokken ilk anda ‘cesur’ gi̇bi̇ görünen ‘akıl almaz’ kararlar almak, en az sürpriz kadar önemli bir ‘değer’ olan ‘öngörülebilirlik’ vasfınızı berhava edebilir çünkü. Sürekli sürprizler yaparak kısa vadede rakiplerinizi ve kamuoyunu şaşırtabilir, herkesin sizden bahsetmesini sağlayabilirsiniz belki ancak orta ve uzun vadede yatırımcı ve müşterilerin yarın ne yapacağı belli olmayan bir aktöre pek de sıcak bakmayacağı açıktır. Uzun sözün kısası, ‘sürpriz’ dediğimiz şey, ‘öngörülebilirlik’ pastasının çileği olduğunda bir anlam taşır ve işe yarar, her şeyi çileğe çevirmeye kalkarsanız, ortada pasta kalmaz.

2) Siyaset mi, ticaret mi?

Elon Musk, tıpkı Howard Hughes gi̇bi̇, sıcak siyasete doğrudan müdahil olmayı olağan sayan bir profil arz ediyor. Hughes’ün eski Amerikan Başkanı Richard Nixon’a kardeşi üzerinden yüklü bir ‘ödeme’ yaptığı ve bunun ortaya çıkma ihtimalinin Watergate skandalına giden yolu açan faktörlerden biri olduğu söylenir.

Musk da, Hughes gi̇bi̇, Cumhuriyetçi eğilimleri ile tanınan bir isim. Daha önce pandemi döneminde fabrikaların kapatılması ve üretime ara verilmesi nedeniyle Demokrat Partili California eyalet yönetimi ile ‘dalaşan’ ve aldığı ani kararla Tesla’nın genel merkezini Cumhuriyetçilerin idaresindeki Texas’a taşıyan Musk’ın ismi, bir önceki ABD Başkanı Donald Trump’a yakın iş adamları arasında da sayılıyordu. Twitter’ı satın alması bile söz konusu politik eğilimlerine bağlanan Musk, politik ilgisini yakın zamanda bir ileri aşamaya taşıdı ve geçtiğimiz günlerde yapılan Amerikan ara seçimlerinde Cumhuriyetçiler lehine açıktan oy istedi.

İş liderlerinin politik ve sosyal konulara hiç değinmemesi, kokmaz bulaşmaz bir profil sergilemesi, en azından gelişmiş dünyada yavaş yavaş terk edilen ‘eski moda’ bir tavır. Hatta CEO’lar başta olmak üzere üst düzey yöneticilerden bir çeşit aktivizm bekleyenlerin sesi de gittikçe daha çok çıkıyor ve belirli ölçüde kabul görüyor. Ancak söz konusu aktivizm önerisi/beklentisi, daha ziyade mesele temelli bir duruşa çağrı mahiyetinde. Günlük siyasete göbeğinden dahil olmak ise, pek tavsiye edilen bir şey değil. Muhtemel sonuçlarını, bugünlerde Twitter’ın reklamverenlerin kaçtığı bir mecraya dönüşmesinde açıkça gözlemlemek mümkün.

3) Özel hayatınızı işinize karıştırmayın

Elon Musk’ın iş hayatında olduğu gi̇bi̇ özel hayatında da sansasyonel bir gidişat tutturduğu açık. Şimdiye kadar -biri mükerrer olmak üzere- üç evlilik yapan Musk, evlilik dışındaki duygusal ilişkileriyle de magazin basınını epey meşgul eden bir isim. Söz konusu evlilik ve ilişkilerinden halihazırda 10 çocuğu olan Musk, son sevgilisinden olan iki çocuğuna ancak bilim kurgu filmlerinde rastlanabilecek türden isimler vermesiyle de (X Æ A-12 ve Exa Dark Sideræl) epey konuşulmuştu. Güney Afrikalı babası ile araları pek iyi olmayan Musk’ın ilk evliliğinden olan çocuklarından biri tarafından babalıktan reddedilmiş olması ise, egzantrik hayatının ironilerinden biri olarak kayıtlara geçmiş durumda.

Elbette kimse Elon Musk gi̇bi̇ sıra dışı bir karakterden mazbut bir aile babası olmasını beklemiyor ancak ‘Twitter’ı satın alır almaz eski sevgilisinin hesabını askıya aldı’ gibi şüyuu vukuundan beter dedikodulara malzeme verecek bir profil sergilemek de, pek akıl kârı olmasa gerek!

4) İyice ölçüp biçmeden karar vermeyin

Yukarıda da ifade ettiğimiz gi̇bi̇, Elon Musk’ın, kahramanı diyebileceğimiz Howard Hughes ile paylaştığı en önemli karakteristiklerinden biri, çok ani bir şekilde yüksek bedellere sebep olabilecek kararlar alması. Twitter’ı satın almak üzere harekete geçmesi, şimdiye kadar giriştiği en büyük aculluklardan biri oldu muhtemelen. Nitekim daha sonra çeşitli bahaneler uydurarak bu hesapsız kararından dönmek istedi ancak anlaşmadaki ağır yaptırımlar ve Twitter yönetiminin dava tehdidi karşısında satın alma sürecini tamama erdirmek zorunda kaldı. Bu aculluğunu bir ölçüde telafi etmek üzere mavi tikli kullanıcılardan para toplamaya teşebbüs etmesi ise, skandalvari bir mum dikme hadisesi olarak akıllara kazındı.

5) ‘Put kırıcılık’ ile ‘şarlatanlık’ arasındaki ince çizgi

Elon Musk’a en kolay iliştirilebilecek sıfat, put kırıcılık olsa gerek. Bugüne kadar, birçok kişi tarafından imkansız görüldüğü halde cesaretle giriştiği ve birçoğunda da başarılı olup devasa bir servet edindiği teşebbüslerine baktığımızda, bu sıfatı hak ederek ve büyük bir ihtişamla taşıdığını söylemek gerekiyor. Yiğidi öldürelim ama hakkını da teslim edelim. Ancak bu put kırıcılık hevesi, bazen süfli pozlarla da karşımıza çıkabiliyor. Musk’ın mavi tik’lilerden ayda 8 dolar ücret alacağını duyurduğu twit’inde ‘lordlar’ ile ‘köylüleri’ birbirine düşürmeye çalışması tam da böyle süfli bir teşebbüstü.

6) Kalabalıklar insanı vezir de eder rezil de

Elon Musk, sürpriz ve kritik kararlar alırken sadece iş dünyasını veya rakiplerini değil, genel kamuoyunu veya daha açık ifadesiyle sıradan insanları da etkilemeyi çok ama çok istiyor. Kapalı kapılar ve duvarlar arkasına çekilen klasik iş adamlarından farklı olarak kalabalıklara hitap etmeyi ve onlardan reaksiyon almayı seviyor.
Yaptıklarını veya yapacaklarını, bazen milyarlarca dolar kaybetmeyi bile göze alarak, Twitter’dan alelade bir şekilde duyurması, bu hevesinin yansıması olarak değerlendirilmeli. Ancak özellikle kripto para konusunda attığı adımlar ve yaptığı açıklamalarla büyük dalgalanma ve kayıplara yol açan Musk, kısa süre içinde kalabalıkların sevgisi kadar hiddetini de tattı. Ve neticede ciddi bir itibar aşınması yaşadı. Nitekim şimdi sözleri kalabalıklar tarafından eskisi kadar ciddiye alınmıyor veya daha kötüsü bir çeşit manipülasyon çabası olarak değerlendiriyor. Ne diyordu Robert Bosch?..

7) Kurmaylarını ve ordusunu kaybeden savaşı da kaybeder

Elon Musk’ın iş yapış tarzının en büyük defolarından biri ise, çalışanları ve özellikle de yöneticileriyle kurduğu ‘kıyıcı’ ilişki. Musk en son Twitter’ı satın aldıktan sonra şirketin binasına elinde bir lavaboyla giriş yapmış, hemen sonrasında ise pek çok çalışana ve yöneticiye kapıyı göstermişti.

Böyle bir yönetim ve personel politikası, bir lider olarak size, hakkınızda olmadık işlere kalkışabilecek sayısız düşman kazandıracağı gi̇bi̇, mevcut ve müstakbel çalışma arkadaşlarınızın da size her zaman şüpheyle yaklaşmasına sebebebiyet verir. Daha net ifade etmek gerekirse, kurmaylarının ve askerlerinin rızasını kaybeden komutan, sonunda savaşı da kaybeder.

Lorbi PR Altunizade Mah. Nuhkuyusu Cad., Güllübahçe Sok. Özeller İş Merkezi, No: 17/7 Kat: 3 Üsküdar / İstanbul Lorbi PR
  • Facebook
  • Twitter
  • Flickr
  • Youtube
  • Instagram
  • Linkedin
Lorbi PR
Tel. 0216 343 4546 info@lorbi.com
IDA ICCO
Derinev Kurumsal İletişim Danışmanlığı