Her İletişimcinin İzlemesi Gereken Filmler 3: Moneyball / Kazanma Sanatı
Serimizin üçüncü filmi Moneyball: Kazanma Sanatı, iletişimciler için çok değerli içgörüler içermenin ötesinde spor filmleri arasında da özel bir yere sahip. Film diğer pek çok spor filmi gibi saha içi aksiyonuna sığınmıyor. Aksine saha dışı organizasyonun saha içini nasıl etkilediğine odaklanıyor. Dolayısıyla organizasyonun ve yönetimin ne kadar önemli olduğunun hikayesini büyük bir başarıyla anlatıyor.
Michael Lewis’in 2003 yılında yazdığı romanından aynı adla sinemaya uyarlanan 2011 yapımı filmin yönetmenliğini Bennet Miller, dağıtımını Colombia Pictures ise yapmış. 133 dakikalık film, 50 milyon dolara mal olmuş ve 106 milyon dolar gişe geliri elde etmiş. Başrollerde ise Brad Pitt, Jonah Hill, Philip Seymour yer alıyor.
Oakland A’s beyzbol takımının genel menajeri Billy Beane’in (Brad Pitt) takıma oyuncu seçme işinin kurallarını baştan yazdığı gerçek hikayesine dayanan film, kısıtlı bütçe ile de kazanan bir takım yaratmanın mümkün olduğunu gösteriyor. Filmin hikaye akışında, matematik dâhisi Peter Brand’in (Jonah Hill) diğer herkesin aksine tekniklerle yaptığı oyuncu seçimleri önce alay konusu olur. Ancak takımın sezgileri kuvvetli lideri Beane, Brand’e ve yöntemlerine inanmaktadır.
Brand’in, pahalı ve ‘çok yetenekli’ oyuncular yerine, istatistiklerini yakından takip ettiği, devamlılığı olan ve ekip ruhuna inanan oyunculardan kurduğu takım, spor yöneticilerine ilham verecek bir hikaye yazılmasını sağlar. Sezona -tahmin edildiği gibi- yenilgilerle başlayan takım, Beane ve Hill karakterlerinin sabrı, inancı ve çalışkanlığı ile tıkır tıkır işleyen, yenilmez bir takıma dönüşür.
İnsanların tek tek veya ekip halinde gelişmesini sağlayan gücün, amaçlarına olan inançları ve biraz da inatları olabileceğini anlatan filmin, bu temayı inandırıcı ve ikna edici bir şekilde işlemesi, gerçek bir hikayeden ilham almış olmasından kaynaklanıyor. Filmin saha içinin estetize edilmiş heyecan verici sahnelerine sığınmak yerine, sahadaki oyunun perde arkasına odaklanması ve bu nedenle sık sık monolog ve diyaloglara başvurması, izleyiciyi zorluyor biraz. Ancak, tıpkı yukarda andığımız karakterlerin inandıkları takımlarına sabır göstermeleri gibi, filme bu gözle yaklaşan izleyici de filmin sonunda kazanan taraf oluyor.
Filmde takım kurulmasında organizasyonel yapının ve özellikle performans takibinin önemine özellikle vurgu yapılıyor. Çalışanlarla çalışmayanlar arasındaki ayrımı iyi yaparak, bir yandan çalışanların motivasyonlarının düşürülmemesini sağlayacak, diğer yandan ise çalışmayanların takımın toplam performansını çok etkilemeyeceği bir organizasyonel yapının oluşturulması filmin belki de ana mesajlarından birini oluşturuyor. Takım içi açık iletişimin ne kadar önemli olduğunun da altını çizen Kazanma Sanatı, son dönemde iyice yaygınlaşan ‘kazan da nasıl kazanırsan kazan’ anlayışına karşı hak ederek, çalışarak, sabrederek ve inanarak kazanmanın hâlâ mümkün ve değerli olduğuna da, ahlaki bir standart olarak özellikle işaret ediyor.
Dünyada beyzboldan çok daha yaygın olan futbol, basketbol, voleybol gibi kitleselleşmiş takım sporlarının yönetimi için ilham verici bir film olan Moneyball, ekip halinde yapılan tüm işlerde organizasyonun ve iletişimin önemine yaptığı vurguyla, biz iletişimciler için de ayrı bir yerde duruyor.