Her İletişimcinin İzlemesi Gereken Filmler 7: Art & Copy

2009 yılında Sundance Film Festivali’nde prömiyerini yapan Art & Copy, reklamcılık ve yaratıcılık ile ilgili bir belgesel film. Prodüksiyonu dört yıl süren belgeselin yönetmenliğini Surfwise, Scratch, Hype gibi işlerle bilinen Doug Pray yapıyor.

 

Reklam sektöründe ‘The Man’ olarak tanınan Ridley Scott’ın çektiği ‘Apple 1984’ reklam filminin taşıyıcılığını yaptığı kampanyanın yaratıcısı Lee Clow, Nike’ın ‘Just Do It’ sloganının mucidi Dan Wieden, Ronald Reagan’ın ikinci kez başkan seçilmesinde büyük katkısı olan iletişimci Hal Riney, Esquire dergisinin kültleşen kapaklarını hazırlayan George Lois gibi iletişimciler, filmin odağında yer alıyor. ‘I Love NY’, ‘Where is the Beef, ‘Got Milk’, ‘Think Different’ gibi unutulmaz işlerin üretim süreçlerinin de anlatıldığı Art & Copy, reklamcılığın yüksek düzeyde bir yaratıcılıkla ve ‘sanatçı reklamcılar’ tarafından icra edildiğinde, tekdüzelikten ve klişelerden nasıl kurtulup akılda kalıcı, markalarla bütünleşen ve sonuç odaklı işler çıkardığını somut örneklerle ortaya koyuyor.

 

1960’lı yıllarda çeşitli sanat disiplinlerinde yükselen yaratıcılık ile birlikte iletişim sektörlerinin de bu atmosferden nasibini aldığına şahitlik eden belgesel film, zaman zaman iletişimin yakın tarihine ilişkin bir ders, zaman zaman da yaratıcı endüstrilere yol gösteren bir fener işlevini üstleniyor.

 

Çevresinden beslenen, okuyarak, izleyerek, dünyayı takip ederek kendilerini geliştiren ve özgür düşünebilen iletişimcilerin hizmet verdikleri markalara, kurumlara ve insanlara nasıl büyük katkılar sağladığını anlatan belgesel, hem iletişim, reklamcılık veya güzel sanatlarda eğitim gören öğrenciler, hem de halihazırda çeşitli yaratıcı mesleklerle iştigal eden iletişimciler için, ilham verici hikayelerle dolu bir izleme deneyimi sunuyor.

 

‘İyi bir reklam bir sanat ve kültür öğesi olmalıdır’ iddiasının özellikle vurgulandığı Art & Copy, iyi bir reklamcının, daha doğrusu iyi bir iletişimcinin verimli çalışabilmesi için gerekli koşulların nasıl şekillendiğini de ortaya koyuyor. Dijital iletişim araçlarının hayatımıza girmesiyle çok daha hızlı ulaşılan ancak doğruluğu sürekli sorgulanan bilginin iletişimde nasıl hayati bir unsur olabileceğine ilişkin ipuçları da sunan belgeselde, anlatılan hikayelerin ait olduğu dönemlerle bugünü kıyaslama şansı da elde ediyoruz.