EN

Sosyal Medyada Hangi Fikirler Tutar?

Yazıyı Linkedin'de görüntülemek ve haftalık yayınlanan bültenimize abone olmak için tıklayın.

 

Sosyal medyanın hem genel marka iletişimindeki hem de özel olarak kurumsal iletişim faaliyetlerindeki yeri ve ağırlığı gün geçtikçe artıyor. Burada bir şekilde yer almayan bir markanın insanların gündemine girmesi, zihinlerinde yer edinmesi ve orada kalıcı olması pek mümkün değil artık.
 
Sosyal medyada bütçeli işler yapmak da bir seçenek ancak esas etki ‘doğal’ yollardan, yani kendiliğinden benimsenip yayılan fikirlerle elde edilebiliyor. Bu tür tutan, yapışan ve yürüyen fikirler bulmak ise, hiç kolay değil elbette.
 
Sosyal medyada hangi paylaşımların ne kadar tutacağı, fikrin potansiyel gücünden gündemin müsaitliğine kadar pek çok faktör tarafından belirlendiği için işin başında kesin bir şey söylemek çok zor. Ancak şimdiye kadar tutmuş fikirler üzerinden bir değerlendirme yaparsak, bu konuda bize yol gösterebilecek bazı kural ya da ilkeler çıkarabiliriz belki…
 
1) Basitliğin gücü
 
Sosyal medyada bir fikrin tutması için her şeyden önce basit olması gerekiyor. Timeline hızla akıp giderken insanların dikkatini yakalamanın başka yolu yok çünkü. İnsanlara ilk bakışta anlayamayacakları fikirler sunarsanız hiç şansınız yok neredeyse. Bulmaca çözdürmek için timeline doğru bir yer değil, sizi gazete eklerine alalım lütfen.
 
2) Ben de yapabilirim
 
Fikrinizin ‘herkes’ tarafından paylaşılmasını istiyorsanız ‘herkes’ tarafından kolayca uygulanabilmesi, daha doğrusu taklit edilebilmesi şart. Sosyal medyada bugüne kadar tutmuş ve akıma dönüşmüş örneklere bakın, hemen hepsinin en sıradan insanların bile kolayca tekrar edilebildiği basit bir örüntüye sahip olduğunu açıkça görürsünüz.
 
3) Biraz da biberleyelim!
 
Fikriniz herkes tarafından uygulanabilmeli ama isteyenler -ana fikirden çok uzaklaşmadan- biraz varyasyon da yapabilmeli. Aynı örüntünün olduğu gibi tekrarlanması, ilgiyi artırmak bir yana, fikrinizi tekdüzeliğe ve sıkıcılığa hapseder.
 
4) Kullanıcıları işin içine katın
 
Kullanıcıların katkıda bulunmadığı ya da bulunamadığı, kendi renk ve yorumlarını katamadığı, kendi dilleriyle ifade edemedikleri güzel fikirler de hızlı yayılabilir, paylaşım ve like alabilir belki ama insanların parçası olabildiği, aktif katkıda bulunabildiği fikirler çok daha hızlı yayılır. İnsanlar ‘ben yaptım’ ya da ‘ben de yaptım’ demeye bayılır çünkü.
 
5) Videosuz olmaz
 
İletişimle ilgili kadim bilgelik, ‘Anlatma! Göster!’ der. Bu gerçek, sosyal medya iletişimi için de fazlasıyla geçerli. Göstermeyi yalnızca statik yollardan yapmak yerine hareketli görüntüye, yani videoya başvurmak ise, katmerli bir fark yaratıyor. Özellikle içinde bulunduğumuz ‘kısa video’ çağında videosuz mesajla sosyal medyaya çıkmak, elde edilebilecek etkinin çok büyük bir kısmından daha işin başında vazgeçmek anlamına geliyor.
 
6) Hepimiz çok havalıyız!
 
Sosyal medya akımlarını çılgınlığa çeviren şey, kullanıcıların trendy görünme ya da gündemden geri kalmama arzusudur biraz da. Özellikle akımın ilk aşamalarında etkili olan ‘Yeni bir şey keşfettim!’ enerjisi, en kritik itici güçtür. İnsanların ‘kendini beğenme’ istek ve hislerine karşılık veren, trendy ve havalı görünmesini sağlayan bir fikrin yayılma şansı çok ama çok yüksektir.
 
7) Dünyayı kurtaran insanlar
 
Sosyal medya kampanyalarında işin içine dünyayı kurtarma, sosyal sorumluluk gibi şeyler girince sonuç bambaşka olabiliyor. Hem trendy hem de duyarlı olmak gibisi yoktur çünkü. Bu ikisi bir araya gelince ve işin içine dozunda bir eğlence de katılınca hedefe kolayca ulaşılabiliyor. Sosyal medya iletişimindeki esas maharet de, bu unsurlar arasındaki doğru dengeyi yakalamakta yatıyor.
 
8) Oyunun büyüsü
 
İnsanları bir kurguya dahil etmenin en kestirme yolu, yapılan her ne ise onu bir çeşit oyuna çevirmekten geçiyor. İşin içine bir akış, uyulması gereken kurallar, ulaşılacak hedefler ve elbette kazanılacak ödüller eklenince, insanların fikirlerinize duyarsız kalması ihtimali kalmıyor neredeyse.
 
9) Arkadaşlarını da çağır
 
Oyun arkadaşlarla oynanır. Sosyal medya kampanyalarınızı tasarlarken, işin içine, insanların arkadaşlarını da davet edebilecekleri kurgular eklemeyi ihmal etmeyin. İnsanlara birlikte eğlenme ve bir şeyler paylaşma fırsatı sunarsanız, bundan en çok yarar sağlayan siz olursunuz.
 
10) Şöhret satar
 
Evrensel ve değişmez kaidedir: Şöhret satar! Büyük bir dalga yaratmak, kitleleri peşinizden sürüklemek istiyorsanız, fikrinize biraz şöhret tozu da serpebilirsiniz. Sosyal medya ve şöhret deyince akla hemen influencer’lar geliyor belki ama fikrinize/konseptinize uygun düşen konvansiyonel ünlülerle işbirliği yaparak, az zamanda çok daha hızlı ve çok daha büyük bir etki elde edebilirsiniz.
 
11) Kendiliğindenliğin cazibesi
 
Sosyal medya akımlarının kimin tarafından başlatıldığının bilinmemesi veya tespit edilememesi, işe gizem ve -daha önemlisi- samimiyet katar. Çünkü insanlar kendiliğinden başlayan ya da en azından öyle görünen akımları kolayca sever ve benimserler. Markalar tarafından göze sokula sokula başlatılan, katılım olsun diye bol bol hediyeler bile dağıtılan bazı kampanyalara bakın, anonimliğin, kendiliğindenliğin gücünü daha iyi anlarsınız.
 
12) Bu işte bir ‘tuhaflık’ var
 
Bir fikri güçlü yapan şey yeniliği, özgünlüğü ya da en azından ilginçliğidir. Epidemik etki yaratan sosyal medya akımlarının veya kampanyalarının çoğunun merkezinde, görüldüğü ilk anda insanları şaşırtan, hatta hayrete düşüren, ‘Bu ne!’ dedirten ve dolayısıyla duyarsız kalınamayan ‘tuhaflıklar’ vardır.

 

Çok ama çok ilginç zamanlarda yaşıyoruz, böyle zamanlarda kaçınmanız gereken ilk şey sıradanlık olmalıdır.
Lorbi PR Altunizade Mah. Nuhkuyusu Cad., Güllübahçe Sok. Özeller İş Merkezi, No: 17/7 Kat: 3 Üsküdar / İstanbul Lorbi PR
  • Facebook
  • Twitter
  • Flickr
  • Youtube
  • Instagram
  • Linkedin
Lorbi PR
Tel. 0216 343 4546 info@lorbi.com
IDA ICCO
Derinev Kurumsal İletişim Danışmanlığı