Yeni nesil PR’ı kurmakta olan 5 teknoloji
Yazıyı Linkedin'de görüntülemek ve haftalık yayınlanan bültenimize abone olmak için tıklayın.
Teknoloji, hayatımızın hemen her noktasını bazen hızlı, bazen tedrici ama kesinlikle köklü ve geri dönüşsüz şekilde dönüştürüp duruyor. Gündelik hayatınızı, iş yapma biçiminizi, alışveriş alışkanlıklarınızı, medya tüketme tercihlerinizi ve hatta gerçekle olan ilişkinizi, çok değil bundan beş yıl öncesiyle mukayese edin, ne kadar çok şeyin değiştiğini apaçık göreceksiniz.
Teknolojinin en net ve kalıcı etkiler doğurduğu alanlardan biri, hiç kuşkusuz ki iş hayatı. Rekabet epeydir dijital dönüşümü doğal olarak zorluyordu ancak pandemi bu zorlamayı karşı konulmaz bir çığa dönüştürdü. Onlarca yıl sürebilecek değişiklikler bir yıl bile değil, birkaç ay içinde hayatımızın ayrılmaz parçasına dönüşürken, gelecek trendi diye anılan birçok başlık geniş kesimlerce hızlı bir kabul gördü.
Bu süreçte, yıllardır konuştuğumuz ‘mesleklerin dönüşümü’ konusunda da tarihin hızının epey arttığını tespit edebiliyoruz. Bazı meslekler yavaş yavaş ortadan kalkarken, bir yandan yeni meslekler vücuda geliyor, diğer yandan mevcut meslekler, özellikle de yaratıcılık ve iletişimle iç içe olanlar, hızlı bir değişim dalgasına maruz kalıyor.
Peki, halkla ilişkiler mesleği bu büyük dönüşüm dalgasından nasıl etkileniyor? PR’ın geleceğini hangi teknolojiler şekillendiriyor veya şekillendirecek? Teknoloji halkla ilişkiler işinin hangi noktalarında ne gibi somut yansımalar yaratıyor?
Bu konuda söylenebilecek çok söz olabilir belki ancak genel bir gözle baktığımızda en çok dikkat çeken teknolojilere de kısaca değinebiliriz şöyle…
1. Yapay zeka
Daha önce insanlar tarafından icra edilen pek çok iş ve fonksiyon, halihazırda yapay zeka teknolojisiyle ikame edilmiş durumda. Çok uzaklara bakmaya gerek yok, bugün basit bir akıllı telefon tarafından icra edilen sıradan işler bile, yakın bir geçmişe kadar bir oda dolusu insanın harıl harıl çalışmasını gerektiriyordu.
Yapay zeka teknolojisi halkla ilişkiler mesleğinin sınırlarından da çoktan geçmiş halde --hatta birçok meslek pratiğinin merkezinde yer tutmuş durumda. Sözgelimi, özellikle di̇ji̇tal mecra ve sosyal medya iletişiminin takip ve ölçümlemesi, büyük ölçüde yapay zeka tarafından yerine getiriliyor.
Şimdilerde ise yapay zeka, içerik üretme konusunda da iddiasını ortaya koyuyor. Özellikle arama motoru optimizasyonunun hayati önem taşıdığı bir ortamda doğru kelimeler içeren etkili metinler üretmek için yapay zekaya gittikçe daha çok ihtiyaç duyacağız gi̇bi̇ görünüyor. Ve bu noktada yapay zeka, insan yeteneklerinin yerini alamasa da, vazgeçilmez bir asistan olarak rüştünü ispatlamış durumda.
2. Büyük Veri
Dijital çağ demek, biraz da hacmi her an artan, hatta katlanan devasa veri yığınları demek. Bu verileri işleyip anlamlı bilgilere, daha önemlisi işlevsel içgörülere dönüştürmek, mesleğimizin sunabileceği en büyük katma değer imkanlarından biri olarak önümüzde duruyor.
Bu imkanın hakkının verilmiş olduğunu söylemek şimdilik zor belki ancak büyük verinin, yürütülen çeşitli iletişimin çalışmalarının etkisini ölçümlemekten krizlerin öngörülmesine kadar birçok noktada paha biçilmez katkılar sunabileceği de ortada.
3. Video
Halkla ilişkiler mesleği, gittikçe daha çok bir içerik işine dönüşüyor. Konvansiyonel reklamcılığın demodeleşip etkisini yitirdiği, insanların marka mesajları dahil olmak üzere tüm iletişim akışını içerik formatında almayı gittikçe daha çok tercih ettiği yeni medya çağında, halkla ilişkiler ajansları gidişatı vakitlice fark ettiler ve durumdan gerekli vazifeyi çıkarmayı becerdiler. #PR ajanslarının gönüllü olarak bu görevi üstlenmesi, müşteri nezdinde de büyük ölçüde kabul görmüş durumda.
Şimdi ise halkla ilişkiler ajanslarının önünde yeni bir meydan okuma var. Ajanslar artık, müşterilerinin mesajlarını yalnızca metinlerle değil, diğer multimedya imkanları ile de anlatmayı öğrenmek durumunda. Bu konuda en etkili ve kesinlikle ihmal edilmemesi gereken format ise, hiç kuşkusuz video.
Videoya odaklanmak, halkla ilişkiler ajanslarının prodüksiyon şirketlerine dönüşmesi veya bünyelerinde özel birimler kurmaları anlamına gelmiyor elbette ancak ajanslar müşterilerinin iletişim planlarına videoyu daha fazla dahil etme ve üretilen video içeriklerine ‘stratejik’ bir çerçeve kazandırma görevlerinden hiçbir şekilde geri durmamalılar.
4. Siber Güvenlik
Dijitalde daha çok yer almak, daha fazla hedef olma sonucunu da beraberinde getiriyor. Tek tehdit, ‘dijital korsanlar’ diyebileceğimiz ‘art niyetli’ aktörlerden gelen saldırılar da değil üstelik. Özellikle pandemi sonrası dönemde serbest çalışmanın hızla yaygınlaşıp standartlaşması da, hem kurum içi hem de dışa dönük iletişimi epey zorlaştıran bir faktör olarak önümüzde duruyor.
Böyle bir ortamda ajansların, hem kendi hem de müşterilerinin ihtiyaçlarını karşılamak üzere, siber güvenlik kaslarını güçlendirmesinde, bu konuda gerekirse uzman istihdam etmesinde, böylece potansiyel dijital krizleri göğüslemeye hazır olmasında fayda var.
5. Metaverse
Metaverse’ün köklerini birkaç on yıl önceye uzatmak mümkün olsa bile bu devrimci teknolojinin geniş kesimler tarafından bilinip konuşulması çok yeni bir şey. Facebook’un 2021 yılının Ekim ayında adını ‘Meta’ olarak değiştirmesi, son büyük dalgayı yaratan en önemli katalizör olarak kayıtlara geçti. O günden bugüne metaverse teknolojisini konuşup duruyoruz ancak bu teknolojinin ne olduğunu ve nasıl bir dönüşüm başlattığını anlayanların hâlâ azınlıkta olduğunu da görmek gerekiyor.
Birçokları bilip bilmeden bunun gelip geçici bir heves, bir teknolojik hype olduğunu söylese de, büyük teknoloji şirketlerinin bu konudaki sürekli yatırımları hız kesmeden devam ediyor. Sadece bu alanda gerçekleşen satın almaların çapını izlemek bile, metaverse’ün gelecekte ne çapta bir dönüşüm başlatacağını öngörmek için yeterli. Markaların mecralar için içerik üretmek yerine bizzat kendi mecralarına sahip olacakları bu yeni geleceğe halkla ilişkiler ve iletişim ajanlarının da mutlaka hazır olması gerekiyor.